10 Kasım 2013 Pazar

Yasta Gelin-2



Küçükbahçe Köyü sabaha yağmurlu bir günle başladı. Geceden beri hiç durmadan sicim gibi ince ince yağan yağmur gökyüzünü griye boyamıştı. Bu mevsim için alışık olunmayan bu renk, köyün sakinlerinin yüzlerine de yerleşti. Bir önceki gün yaşanılanların yaşanmaması için uykularından feragat ederek çocuklarını bir kaç kez tuvalete kaldıran annelerin yüzlerine de koyu gri yerleşmiş gibiydi . Çabaların boşa gitmiş olmasının tedirginliği ise yer yer siyah renkle kendini gösteriyordu.

Olup bitenleri bir türlü anlamayan kız çocukları  ağlamakla ağlamamak arası bir yerde akmayan gözyaşlarının serinliğinde griyle kaplı konuşmaların, davranışların, bakışların dışarıya yansıyan anlamlarını çözmeye çalışırken suskundular.

Küçükbahçe Köyünün dışındaki taş evde ise geceden beri hiç durmadan yağan yağmurun sesini duymadan deliksiz bir uykuda olan yabancının kapalı gözlerinin ardında binbir renkler ışıldıyordu.

Bir gökkuşağının altındaydı, bulutların arasına kurulmuş bir hamakta güneşle gözgöze gelmenin sıcağındaydı ve masmavi bir huzurla gülümsüyordu.

Yaşamının hiç bir döneminde bu kadar hafif hissetmemişti kendini. Bembeyaz bulutlardan kahkaha sesleri yükseliyordu. Etrafa yayılan kokuların ise tarifi yoktu. Şimdiye kadar tek kişilik bir dünya kurmuştu kendisine. Burada da insanlar yoktu ama tek başınalığın o kırmızı renginden eser yoktu. Güneşin bir pırlanta gibi etrafa yaydığı ışıkların altında uçuşan kuşların kanatlarından yansıyan renkler insanı büyülüyordu. Sonsuza kadar yaşanabilinecek bir yerdi burası. Her pırıltının ardından  arındığını ve daha da hafiflediğini hissederken kuşlarla birlikte uçtuğunu fark ettiğinde attığı sevinç çığlığı  mavi renkle yankılanıyordu.

İlk defa belki de hayatında daima bir mırıltı halinde çıkan sesi çağlayana benzeyen bir güce dönüşmüştü var gücüyle haykırıyordu;

"Hey! aşağıdakiler heyt"

Tam devam edecekken haykırmaya bulutların arasından ona bakan bir yüz görür gibi oldu. Sanki tanır gibiydi üstelik bu yüzü. O yüze doğru ilerlemeye devam ettikçe siliniyordu görüntü.

"Gitme! kimsin sen onu söyle? " diye seslenirken bulutların arasındaki görüntü tamamiyle kaybolup mor bir sese dönüştü.

"Böyle bir rüya görme hakkına sahip değilsin!"

Duyduğu sesle irkilen yabancı hızla  düşerken ağzından çıkmaya çalışan sözcükler dişlerini de söküp atıyordu.

Ter içinde yatağından fırlarken farkında olmadan ellerini ağzına götürdü

Yerli yerindeydi dişler...



2 yorum:

yorumunuz incelendikten sonra yayınlanacaktır